BOŞANMA DAVASI

Evlenmek, hukuk düzenimiz için, farklı cinsiyetten iki kişinin hayat ortaklığı amacıyla bir araya gelmesidir. Büyük hayallerle başlayan evlilikler, zaman içerisinde farklı sebeplerle, tarafların istekleri doğrultusunda sonlandırılabilir. Boşanma avukatları bu noktada, her iki tarafında hayatlarının geri kalanına uygun koşullarda devam etmelerine destek olurlar. Boşanma avukatı olmak için farklı bir programı tamamlamak gerekli değildir. Antalya’daki ofisimizde Sayın Hukuk olarak boşanma davalarına destek olmaktayız. Ofisin kurucusu Av. Pelin Sayın, boşanma ve ceza avukatı olarak bilinmektedir.

Evlilik birliği içinde bulunan eşlerden birinin veya müşterek olarak ikisinin talebi doğrultusunda boşanma davası açılır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunumuzun Aile Hukuku başlıklı ikinci kitabında detaylı olarak düzenlenmiştir. Eşler, boşanmak konusunda bir anlaşmaya varırlarsa anlaşmalı olarak, boşanmanın hukuki sonuçlarında bir anlaşmaya varamazlar ise çekişmeli olarak boşanabilirler.

boşanma avukatı antalya
antalya boşanma avukatı

ANLAŞMALI BOŞANMA DAVASI

Eşler, “Anlaşmalı Boşanma Protokolü”nü anlaşarak imzalayabilirler. Bu şekilde imzalanan protokol ile boşanma davası tek celsede sonuçlanır. Türk Medeni Kanununun 166.maddesinin 3.fıkrasında düzenlenmiştir:

Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.

Avukat Pelin Sayin portre
Avukat Pelin Sayin – Aile Hukuku ve çekişmeli boşanma davaları

Kanun koyucu, ilgili madde ile anlaşmalı boşanmak isteyen eşler için birtakım şartlar öngörmüştür.

  1. Evlilik Birliği En Az Bir Yıl Sürmüş Olmalı

Anlaşmalı boşanma davasının açılabilmesi için ilk şart, evlilik ilişkisinin en az 1 yıl sürmüş olmasıdır. Evlilik; taraflar arasında, devlet nezdinde yapılmış olan hukuki bir anlaşmadır. Nişanlılık veya birlikte yaşama hali veya imam nikahının yapılmış olması hukuk düzenimizce evlilik sayılmadığı için bir yıllık süre içerisine dahil edilmez.

  1. Eşler Birlikte Başvurmuş ya da Bir Eş Diğerinin Davasını Kabul Etmiş Olmalı

Eşler, anlaşmalı boşanma davası açmak için başvuruda bulunurken ortak bir dilekçe ile boşanmak istediklerini ileri sürebilirler. Kanun koyucu, eşlerden birinin usulüne uygun olarak açmış olduğu boşanma davasını diğer eşin kabul etmesiyle anlaşmalı boşanma sağlanmasını mümkün kılmıştır.  İkinci ihtimalde aranan şart, anlaşmalı boşanma davasını açan eşin tüm taleplerinin diğer eş tarafından kabul edilmesidir.

  1. Hakim Tarafları Bizzat Dinlemiş Olmalı

Tarafların her ikisi bizzat boşanmak istediklerini hakimin huzurunda beyan etmelidirler. Bu şart avukat ile temsil edilmeleri halinde de devam etmektedir. Boşanma konusundaki iradelerini açıklamaları ve hakimin dinlemiş olması gerekmektedir.

  1. Hakim Taraf İradelerinin Serbestçe Açıklandığına Kanaat Getirmiş Olmalı

Tarafların boşanma iradelerini hakim huzurunda bizzat açıklamış olmalarının sebebi, hakimin eşlerin iradelerini değerlendirme şansı bulmasıdır. Tarafların iradelerinin fesada uğramış olduğu tespit eden hakim, anlaşmalı boşanma talebini reddeder.

  1. Hakim Boşanmanın Malî Sonuçları İle Çocukların Durumu Hususunda Taraflarca Kabul Edilecek Düzenlemeyi Uygun Bulmuş Olmalı

Anlaşmalı Boşanma Protokolünü imzalamış olan eşler, anlaşma şartlarında yer alan nafaka, maddi ve manevi tazminat, çocukların velayeti gibi taleplerin sonuçlarını anlaşarak kabul etmiş olsalar dahi hakim tarafından değerlendirilir. Hakimin ilgili anlaşmayı uygun bulması gerekir. Hakim gerek görürse, şartlarda bir takım değişiklikler yapabilir, yaptığı değişikleri de kabul eden taraflar anlaşmalı boşanma ile davalarını sonuçlandırabilirler. Hakimin yapmış olduğu değişiklikleri taraflar kabul etmez ise, anlaşmalı boşanma davası, çekişmeli boşanma davasına dönüşür.

Anlaşmalı boşanma davasının çekişmeliye dönebildiği gibi, boşanma davası çekişmeli olarak açılmışken hatta dava devam ederken eşler anlaşarak anlaşmalı boşanma davasına dönebilir. Anlaşmalıya dönebilmesi için tarafların Anlaşmalı Boşanma Protokolünü mahkemeye sunmaları veya duruşma esnasında anlaştıklarını ve anlaşma şartlarını duruşma zaptına geçirtmeleri gerekmektedir. Anlaşmalı boşanma davasına döndükten sonra, şartların da gerçekleşmiş olması ile birlikte, dava anlaşmalı boşanma ile sonuçlanır.

ÇEKİŞMELİ BOŞANMA DAVASI

Taraflar boşanma konusunda veya boşanma ile ortaya çıkacak olan sonuçlar bakımından bir anlaşmaya varamazlarsa boşanmak için çekişmeli boşanma davasını açarlar. Bu bilgi ile beraber çekişmeli boşanma davasının gündeme gelebilmesi için birtakım olasılıklar vardır:

  • Eşlerden birisi boşanmak istemiyorsa,
  • Eşlerin her ikisi de boşanmak istemekle beraber boşanmanın sonuçları konusunda bir anlaşmaya varamadılarsa,
  • Taraflar, anlaşmalı boşanmanın şartlarından en az birisini taşımıyorlarsa
  • Anlaşmalı boşanma davası açmış olmakla beraber, hakimin anlaşma hususunda şartlarda değişiklik yapması halinde eşlerden birisinin veya her ikisinin bu şartları kabul etmemesi halinde çekişmeli boşanma davası söz konusu olur.

Çekişmeli boşanma davasının birtakım aşamaları mevcuttur. Bu aşamalar Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Yazılı Yargılama Usulü” adlı üçüncü kısmında düzenlenmiştir. Yazılı yargılama usulüne tabi olan boşanma davalarında aşamalar şu şekildedir:

  • Dilekçeler aşaması,
  • Ön inceleme duruşması
  • Tahkikat aşaması
  • Sözlü yargılama aşaması
  • Hüküm aşaması

Çekişmeli boşanma davasında taraflar, iddialarını çeşitli delil araçları ile ispatlayabilirler. Tarafların boşanma davasında iddialarını ispatlarlarken en çok kullandıkları delil araçları şunlardır: mesajlar veya WhatsApp içerikleri gibi telefon görüşme kayıtları, başka bir şekilde ispatın mümkün olmadığı hallerde ses kaydı, tanık beyanları, güvenlik kamerası görüntüleri, kredi kartı ekstresi…

Aile mahkemesi hakimi, delil serbestîsi ilkesine göre hareket ederek, her türlü delili serbestçe takdir eder ve kesin delillerle bağlı değildir. Hakim; açılmış olan boşanma davasının niteliğine göre, boşanma sebeplerinin delil araçları ile ispatlanması durumunda boşanma kararı, ispatlanamaması durumunda ise davanın reddine karar verir.

BOŞANMA NEDENLERİ

Kanun koyucu tarafından düzenlenen boşanma sebepleri iki tanedir: genel boşanma sebepleri ve özel boşanma sebepleri.

  1. Genel Boşanma Sebepleri

Türk Medeni Kanununun 166.maddesinin 1.fıkrasında da tanımlandığına göre; evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

Genel boşanma sebepleri birbirinden farklı ve her somut olaya göre değişkenlik gösteren sebeplerdir. Eşlerin ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olmasının nedeni farklı kültürler, dini inançlar, sosyal yaşamlar gibi tek bir sebebe bağlanamayacak kadar çeşitli olabilir.

Eşlerin evlilik birliğini devam ettirmek konusunda zorluklar yaşamalarına sebep olan her türlü eylem somut olayın özelliklerine göre değişkenlik gösterebilir. Hukuk Genel Kurulu aşağıdaki ilgili kararında nikahtan sonra eşin 3 yıl içinde düğün merasimi gerçekleştirme konusunda çaba göstermemiş olmasını evlilik birliğinin sarsılmasında tam kusurlu olarak görmüştür ve boşanma kararını onamıştır.

Mahkemece, tarafların 15.07.2010 tarihinde nikah yaptıkları, davanın 04.04.2013 tarihinde açıldığı, yaklaşık üç yıla yakın bir zaman geçtiği, davalının söz verdiği düğünü yapmadığı bu sebeple tarafların bir araya gelmediği, bu süre içerisinde düğün yapmaması sebebiyle evlilik birliğinin sarsılmasında davalının tam kusurlu olduğu gerekçesiyle tarafların boşanmalarına karar verilmiştir… Bilindiği üzere, evlenmenin yasal şartı olmamakla birlikte düğün merasimi, Türk kültüründe bir nevi evliliğin ilanı niteliği taşıyan, ailelerin ekonomik durumları, toplumsal kökeni, eğitim düzeyi ve yaşadığı yere göre farklılık gösteren bir gelenek olup, somut olayda da tarafların bu geleneğin yerine getirilmesi konusunda mutabakatları bulunmaktadır. Ne var ki, davalının birtakım sebeplerle söz verdiği düğünü yapmaya yanaşmadığı, düğün tarihi ve yerinin belirlenerek davetiyelerin de dağıtılmasına rağmen bildirilen tarihte düğünün yapılmaması ve düğün için yapılan diğer tüm hazırlıkların sonuçsuz kalması sebebiyle davacı kadının ailesine ve çevresine karşı küçük düştüğü, bu suretle evlilikte eşine olan güvenini yitirdiği, evlilik birliğinin devamının davacıdan beklenmeyecek ölçüde temelinden sarsıldığı tüm dosya kapsamı ile sabittir. Bu itibarla, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre tarafların boşanmalarına dair mahkemece verilen direnme kararı yerindedir. (YHGK, 2017/1931E., 2019/340K., 21.03.2019KT.)

Eşlerin ispat araçları ile ileri sürdükleri delilleri ispat etmelerine göre kusurlu taraf ve kusurun oranı belirlenir.

Genel boşanma sebepleri, kanun koyucu tarafından Türk Medeni Kanununda sayılmadığı için Yargıtayın oluşturmuş olduğu içtihatlarına göre belirli somut olguların evlilik birliğini temelinden sarstığı kabul edilmiştir. Bazı olgular şunlardır:

  • Eşin ev işlerini yapmaması,
  • Eşin aşırı kıskançlık gösteriyor olması,
  • Eşin bağımsız konut talebini gerçekleştirmemek,
  • Eşin tedavisini yaptırmaktan kaçınmak,
  • Eşin çocuğa karşı ilgisiz olması,
  • Eşini sevmediğini beyan etmesi,
  • Eşin cinsel ilişkiden kaçınması veya cinsel ilişkiye zorlaması,
  • Kadının mesleğini icra etmesine mani olmak,
  • Eşin ailesine hakaret etmek,
  • Sürekli alkol almak,
  • Yıkanmaktan kaçınmak,
  • Evi sık sık terk etmek gibi sebepler Yargıtayın kabul ettiği genel boşanma sebepleridir.
  1. Özel Boşanma Sebepleri

Özel boşanma sebeplerini genel boşanma sebeplerinden ayıran en büyük özellik Türk Medeni Kanununda sınırlı bir şekilde sayılmış olmasıdır. Diğer bir fark ise, özel bir boşanma sebebinin varlığında kusur aranmaz, özel boşanma sebebinin var olması tek başına yeterlidir. 

Türk Medeni Kanununun 161. ve 165. maddeleri arasında özel boşanma sebepleri düzenlenmiştir. İlgili boşanma sebeplerinin ispatı halinde hakim ayrılık veya boşanma kararı vermek mecburiyetindedir. Genel boşanma sebeplerinde hakim serbestçe takdir edebiliyorken, özel boşanma sebebinin varlığının ispatı halinde hakimin takdiri yoktur.

Boşanma davası hem genel hem özel boşanma sebeplerine dayalı olarak açılabilir. Bu durumda sebepler ayrı ayrı değerlendirmeye tabi tutulur.

Davacı-karşı davalı erkeğin boşanma davalarına yönelik itirazlarının incelenmesine gelince;
Davacı-karşı davalı erkek karşı dava dilekçesinde “kadının 
zinası ve evlilik birliğinin temelinden sarsılması” sebeplerine dayalı olarak boşanma talebinde bulunmuştur. Bu durumda davacı-karşı davalı erkek boşanma sebebi olarak hem zina (TMK m. 161) hem de evlilik birliğinin temelinden sarsılmasını (TMK m. 166/1) göstermek suretiyle özel ve genel boşanma sebeplerine birlikte dayanmak suretiyle dava açmıştır. Mahkemece evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak boşanma kararı verilmiş, zina sebebiyle açılan boşanma davası yönünden olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiştir. Mahkeme, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olup; her bir talep hakkında ayrı ayrı verilen hükmü, kararın sonuç kısmında göstermesi gerekir (HMK m. 26) O halde davacı-karşı davalı erkeğin zina hukuki sebebine dayalı boşanma isteği hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulması gerekirken, bu husus üzerinde durulmadan karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. (Y2HD, 2017/2992 E., 2017/8145 K., 03.07.2017)

Özel boşanma sebepleri kanunda şu şekilde sayılmıştır:

a. Zina (TMK.m.161)

Zina, evlilik birliği içerisinde bulunan eşin, eşi dışında biri ile kurduğu cinsel ilişkidir. Yargıtaya göre, cinsel ilişkinin bir defa yaşanmış olması yeterlidir, süreklilik arz etmesine gerek yoktur. Cinsel ilişkinin teşebbüs aşamasında kalması da zina sebebiyle boşanma davasının açılması halinde de boşanma davası kabul edilir.

Büyük bir gizlilik içinde oluşması doğal olan zina fiilinin tam bir görgüye dayanarak kanıtlanması pek nadir olmaktadır. Zina olayının varlığı bazı ip uçları, tavır ve davranışlardan çıkarılacak karinelerle kabul edilmelidir. Bu itibarla, zina için gerekli ortama girilmiş ancak elde olmayan nedenlerle eylemin tamamlanamamış olması, bir başka anlatımla eylemin eksik kalkışma derecesinde kalması da zina sebebiyle boşanma için yeterlidir. (Y2HD, 1993/7903E., 1993/7941K., 23.09.1993KT)

Zina sebebiyle boşanma davası açma süresi TMK.m.161/2’de düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Bu sürenin hukukumuzdaki niteliği hak düşürücü bir süre olmasıdır.

Affeden tarafın dava hakkı yoktur (TMK.m.161/3). Bu sebeple eğer bir eş zina sebebiyle diğer eşe dava açmak istiyorsa, örtülü veya açık olarak zinayı affetmemiş olması gerekmektedir.

b. Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış (TMK.m.162)

Hayata Kast: eşlerden birinin diğer eşe yönelik yaşam hakkına karşı kasıtlı fiilleridir. Önemli olan kast iradesinin varlığıdır.

Pek Kötü Muamele: eşin bedensel ve ruhsal sağlığını kasten tehlikeye düşürecek olan davranışlardır. Hangi fiilin pek kötü muamele teşkil ettiği somut olayın şartlarınca hakim tarafından değerlendirilir. Yargıtay kararlarında sıklıkla görülen pek kötü muamele şunlardır: aç bırakmak, şiddet uygulamak, odaya kilitlemek, cinsel ilişkiye zorlamak…

Onur Kırıcı Davranış: Yargıtayın içtihatlarına göre, eşi küçük düşürme, aşağılama, sövme gibi eylemlerle ortaya çıkan bir davranış biçimidir. Şaka olarak yapılan davranışlar, Yargıtay’a göre, onur kırıcı davranış olarak görülmemektedir.

Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer (TMK.m.162/2).

Affeden tarafın dava hakkı yoktur (TMK.m.162/3).

c. Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme (TMK.m.163)

Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.

Küçük düşürücü bir suçtan anlaşılması gereken, topluma göre küçük düşürücü olarak nitelendirilen suçlardır. Hırsızlık, cinsel istismar, cinsel saldırı, dolandırıcılık, uyuşturucu madde kullanmak ve ticaretini yapmak bu suçlar arasında yer alır. Ancak, bazı suçlar küçük düşürücü suç olarak nitelendirilmese de somut olayın özelliğine göre küçük düşürücü suç haline gelebilir.

Haysiyetsiz hayat sürme; şeref, haysiyet, namus gibi toplumumuzun kabul ettiği kavramların dışında bir hayat tarzı benimsemedir.

TMK.m.163’e göre, küçük düşürücü suç işlenmesi veya haysiyetsiz hayat sürme sebebiyle boşanma davasının açılması herhangi bir süreye tabi değildir. Affın varlığı dava açılmasına engel teşkil etmez.

d. Terk (TMK.m.164)

Terk, Türk Medeni Kanununun 164.maddesinde düzenlenmiştir. Terk sebebine dayanarak dava açmanın 3 şartı vardır:

  • Eşlerden biri evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmemek amacıyla ortak hayata son vermiş olmalıdır

Türk hukukunda eşlerden birinin haklı bir sebep olmaksızın ortak konutu bırakıp gitmesi hâlinde, eşler arasında ortak yaşamın kurulamaması sebebiyle boşanma davası açılamadığından ortak konutta kalan eş ancak boşanmada kusura dayalı sebepler arasında bulunan ve “terk” olarak ifade edilen özel sebebe dayanarak boşanma davası açabilir. (Kılınç, Terk Sebebiyle Boşanmaya İlişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.03.2015 Tarihli ve 2-1688/1032 Sayılı Kararının Değerlendirilmesi, sf197)

Terkin söz konusu olabilmesi için eşlerden birinin ortak hayata son vermesi, ortak konuttan ayrılması ya da haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönememesine ihtiyaç duyulmaktadır. Ortak konuttan ayrılmanın hukuk düzenimizce terk olarak adlandırılabilmesi için evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmeme amacıyla gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

  • Terkin en az 6 ay sürmüş olması gerekmektedir

Eşlerden birinin evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmemek amacıyla ortak konutu terk etmesi ya da haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmemesi halinde diğer eş derhal boşanma davası açamaz. Kanun koyucu boşanma davasının açılabilmesi için ayrı yaşama halinin en az 6 ay sürmüş olmasını aramaktadır.

  • İstem üzerine hâkim veya noter tarafından yapılan ihtarın sonuçsuz kalmalıdır

Kanun, terk sebebi ile boşanma davasının açılabilmesi için öncelikle terk eden eşe ihtar gönderilmesi gerektiğini öngörmektedir. İlgili maddeler gereğince, evin terk edilişinden itibaren 4 ayın geçmesinin ardından gönderileceği belirtilmiştir.

Terk sebebiyle boşanma davası açmak isteyen eş, dört ayın sonunda hâkime veya notere başvurarak diğer eşe eve dön ihtarı çekmiş olmalıdır. İhtar, terk eden eşe tebliğinden itibaren iki ayın geçmesi ile boşanma davası açılabilir.

e. Akıl Hastalığı (TMK.m.165)

Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.

Evlenmeden önce bulunan akıl hastalığı Türk Medeni Kanununun 145.maddesince, mutlak butlan sebebiyle evliliğin iptali davası açılabilir. TMK.m.165’ten bahsedilebilmek için akıl hastalığının evlilik birliğinin kurulmasından sonra, evlilik süresi içerisinde ortaya çıkmış olmalıdır.

Özel boşanma sebeplerinden akıl hastalığına dayanarak genel boşanma davası açılamaz. Çünkü, evlilik süresi içerisinde akıl hastası olan eşin hareketleri iradi olmadığı için kusurlu sayılmamaktadır.

Akıl hastalığı sebebi ile açılan çekişmeli boşanma davası herhangi bir süreye tabi değildir.

BOŞANMA DAVASINDA TARAFLARIN HAKLARI

  • Ayrı yaşama hakkı,
  • Yoksulluk nafakası,
  • İştirak nafakası,
  • Kadın için tedbir nafakası,
  • Çocuk için tedbir nafakası,
  • Çocuk ile kişisel ilişki kurma hakkı,
  • Alıkonulan çocuğun teslim edilmesini isteme hakkı,
  • Manevi tazminat,
  • Maddi tazminat,
  • Ziynet eşyası alacağı hakkı,
  • Aile konutu şerhi konulmasını isteme hakkı,
  • Velayet hakkı,
  • Çocuğun tedbiren velayetini isteme hakkı,
  • Ortak konutun özgülenmesini talep etme hakkı,
  • Mal rejiminden kaynaklanan alacaklar ve haklar,
  • 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’ dan kaynaklanan koruyucu tedbirlerin uygulanmasını talep etme hakkı,
  • Ücretsiz avukat talep etme hakkı,

BOŞANMA DAVASINDA NAFAKA

Boşanma davasının açılması ile eşin veya çocukların geçinmesi zorlanmış olabilir. Bu sebeple geçinmesini sağlamak için nafaka talep edebilir. Aile mahkemesinin hükmedebileceği nafakalar şunlardır:

Tedbir Nafakası: TMK 169. maddesine göre hâkim boşanma veya ayrılık davası süresince özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri görevinden ötürü (resen) alır. Tedbir veya iştirak nafakası alan küçük çocukların 18 yaşını doldurup ergin hale gelmeleri halinde nafaka borcu sona erer. (Doğan, Türk Medeni Kanununun Düzenlemelerine Göre Tedbir, Yoksulluk ve İştirak Nafakası, sf60-95)

İştirak Nafakası: TMK.m.182/II’ye göre velayetin kullanılması kendisine bırakılmayan eş tarafından, ortak çocuğun veya birlikte evlat edinilen çocuğun yetiştirilmesi, barınma, beslenme, sağlık, bakım ve eğitim giderlerinin karşılanabilmesi için eşin sosyal ve ekonomik gücü oranında, velayetin kullanılması kendisine verilen eşe ödenen nafakadır. Çocuklara boşanma kararının kesinleşme tarihine kadar verilen nafaka tedbir, boşanma kararının kesinleşmesinden sonra çocuk için verilen nafakanın adı iştirak nafakasıdır. (Doğan, Türk Medeni Kanununun Düzenlemelerine Göre Tedbir, Yoksulluk ve İştirak Nafakası, sf60-95)

Yoksulluk Nafakası: TMK m.175/1 maddesine göre; “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz”. “Yoksulluk ekonomik ve sosyal koşullarla doğrudan ilgilidir. O nedenle bunu ülkenin ekonomik ve sosyal koşulları altında belirlemek gerekir. Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama, maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkına sahiptir. (Anayasa m.17/1, 55). Şu halde, bu temel hakkın tabii sonucu yeme, giyinme, barın- Türk Medeni Kanununun Düzenlemelerine Göre Tedbir, Yoksulluk ve İştirak Nafakası 77 ma, sağlık, ulaşım, kültür gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek, barınma, sağlık, ulaşım, kültür gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek yerinde olur” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998/656-688 sayılı kararı)

BOŞANMA DAVASINDA ÇOCUĞUN VELAYETİ

Çekişmeli boşanma davasında eşlerin anlaşamadıkları en önemli konu çocuğun velayetidir. Hakim, çocuğun velayetinin hangi tarafta kalacağını belirlerken çocuğun yararını temel alır. Yargıtay’a göre çocuğun yararı; çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır. Hakim, çocuğun velayeti hakkında karar vermeden önce gözeteceği ilk konu çocuğun yaşıdır. 0-4 yaş arasındaki çocuklar, annenin bakımına muhtaç oldukları için büyük çoğunlukla annenin velayetinde olurlar.

BOŞANMA DAVASINDA MAL PAYLAŞIMI

Mal rejiminin tasfiye edildiği tarih, boşanma davasının açıldığı tarih olarak kabul edilmektedir. Boşanma kararının kesinleştiği ana kadar değil, boşanma davasının açıldığı ana kadar evlilik birliği içerisinde eşlerin elde ettikleri malları paylaşılır.

Mal paylaşımı davaları, boşanma davalarından farklıdır. Ancak boşanma davaları ile aynı anda açılmaktadır. Boşanma davasının kesinleşmesi ile birlikte mal paylaşımı davası da görülmeye başlanır. Taraflar, mal paylaşımı davasında iki temel alacağı talep ederler: katılma alacağı ve katkı payı alacağı.

Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi esnasında eşlerin birbirlerine karşı ileri sürebileceği bir takım alacak hakları vardır. Bunlar, değer artış payı alacağı, denkleştirme alacağı ve katılma alacağıdır. Katkı payı alacağı, mal ayrılığı rejimine tabi olan eşlerden birinin, diğer eşin malvarlığına yaptığı ve karşılığını alamadığı katkı sebebiyle sahip olduğu alacak olarak kabul edilmektedir. (Akıncı, Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminin Tasfiyesinde Karşılaşılan Bazı Meseleler ve Çözüm Önerileri, sf166)

BOŞANMA DAVASINDA MADDİ ve MANEVİ TAZMİNAT

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 174/1.maddesine göre, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesine göre, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.

Maddi tazminat, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan talep ettiği tazminattır. Maddi tazminatın ön koşulu, talep edenin boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmesi, boşanma ve maddi zarar arasında nedensellik bağının bulunmasıdır. Başka bir sebepten kaynaklı kayıplar maddi tazminat kapsamında yer alamaz. Mevcut menfaatlerin belirlenmesinde evliliğin taraflara sağladığı yararlar göz önünde bulundurularak tarafın maddi tazminat talebi değerlendirilir. Evliliğin boşanma ile sona ermesi hâlinde taraflar birliğin sağladığı menfaatlerden ileriye dönük olarak faydalanamayacaklardır. Beklenen menfaatler ise evlilik birliği sona ermeseydi kazanılacak olan olası çıkarları ifade eder.

Manevi zarar ise, insan ruhunda kişinin iradesi dışında meydana gelen acı, ızdırap ve elem olarak ifade edilmektedir. Bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kanunun öngördüğü bir telafi şeklidir. 22.06.1966 tarihli, 1966/7 E. ve 1966/7 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere manevi tazminat bir yönüyle de insanlardaki kırgınlık ve kızgınlığı, hatta intikam duygusunu tatmin etme aracıdır. Amacı, olaydan duyulan acı, ızdırap, elem ve kızgınlığı kısmen olsun dindirmek, olayı unutturarak tekrar normal hayata dönüşü sağlamaktır. (HGK, 2018/11E., 2021/1362K., 09.11.2021KT)

HUKUKİ NİTELİĞİ

Boşanmak, evlilik birliğini ortadan kaldırması sonucunu doğurduğu için bozucu yenilik doğuran hak niteliğindedir. Boşanma davası açma hakkı ise ancak dava yolu ile kullanılabilir.

GÖREVLİ MAHKEME

Boşanmak isteyen eşlerin boşanma davasını Aile Mahkemesine başvurarak açmaları gerekmektedir. Aile Mahkemesi, boşanma işlemlerini düzenlemekte ve sonuçlandırmaktadır. Ancak, Türkiye’deki illerin her birinde Aile Mahkemesi bulunmayabilir. Aile Mahkemesinin bulunmadığı illerde Asliye Mahkemeleri özel olarak görevlendirilmektedir.

TECRÜBELİ VE UZMAN BİR BOŞANMA AVUKATININ GEREKLİLİĞİ

Boşanmak, anlaşamamanın bir ürünüdür. Bu sebeple, çok sancılı geçen bir süreçtir. Çoğu zaman; eşlerin, yakınlarının, evlilik birliği içinde yer alan çocuklarının kötü şekilde etkilendiği ve telafisinin daha sonrasında mümkün olmadığı maddi ve manevi kayıplara sebep olur. Bu zorlu süreçte bir de hak kayıplarına sebebiyet vermemek için eşlerin, Aile Hukuku ve Boşanma Hukukunda uzmanlaşmış bir avukat tarafından temsil edilmesi çok önemlidir.

Boşanma davası açmak için Aile Mahkemesine başvuran eşlerin mutlaka avukatla temsil edilmeleri gibi bir zorunluluk yoktur. Ancak avukat desteği almak, tarafların hak ve menfaatlerinin korunması için bir ihtiyaçtır. Avukat tarafından hazırlanmış doğru belgeler ile dava süreci hızlı bir şekilde son bulur. Avukatın varlığı, özellikle çekişmeli boşanma davalarında, eşlerin haklarını almaları için önemlidir. Çünkü hukuk eğitimi almamış biri, dava sürecinde gerekli tüm detaylara sahip olmayabilir.

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda öngörüldüğü üzere, boşanma davası usul ve şekil şartlarının sıkı bir şekilde takip edilmesini gerektirir. Sürecin başında veya ilerleyen kısımlarında avukat olmaksızın boşanma davası aşamasında bulunan eşler, usul kurallarını sıklıkla gözden kaçırma eğilimindeler. Boşanma sebeplerinin doğru şekilde ileri sürülmemesi, taleplerin zamanında belirtilmemesi, dilekçede yer alan eksiklikler, karşı dava açılması için gerekli sürenin kaçırılması, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına uyulmadan dilekçenin ileri sürülmesi gibi birçok temel ve kritik usul kurallarına uyulmaması hak kayıplarına yol açabileceği gibi sonrasında da tarafları telafisi olmayan bir yola sürükler. Bu sebepledir ki, boşanma hukukunda tecrübeli ve uzman bir avukatın yardımı büyük önem arz etmektedir.

BOŞANMA AVUKATLARININ VERDİĞİ HİZMETLER

  • Anlaşmalı ve Çekişmeli Boşanma Davaları
  • Boşanma Davalarında Nafaka İndirilmesi, Artırılması veya Kaldırılması
  • Babalık Davaları
  • Soy bağının Reddi Davaları
  • Vasiyetname Düzenlenmesi ve İptal Davası
  • Velayet Talebi, Değiştirilmesi ve Kaldırılması
  • Vesayet Davaları
  • Müşterek Çocukların Velayeti
  • Maddi ve Manevi Tazminat
  • Mal Rejiminin Tasfiyesi
  • Mal Paylaşımı
  • Mal Ayrılığı
  • İddet Süresi ve Kaldırılması
  • Evlat Edinme

Kaynaklar:

https://tr.wikipedia.org/wiki/Bo%C5%9Fanma

https://tr.wikipedia.org/wiki/Aile_hukuku

https://www.antalyabarosu.org.tr/Detay.aspx?ID=130353