Günümüzde birçok insan trafik kazaları sonucunda yaralanmakta ve hayatını kaybetmektedir. Trafik kazaların en kötü neticesi olarak karşımıza çıkan ölümlü trafik kazaları ise hukukumuzu “cezai” anlamda yakından ilgilendiren bir mesele olarak karşımıza çıkmaktadır. Failin cezai sorumluluğu ve suçun manevi unsuru gibi birçok mesele ceza hukuku bağlamında önem teşkil etmektedir. Bu yazımızda ölümlü trafik kazalarını TCK m. 85 (taksirle öldürme suçu) bağlamında  değerlendireceğiz.

Bilinçli Taksir

Taksirle öldürme suçu nitelik itibariyle kasten öldürme suçu ile aynı yapıya sahiptir. Burada iki suç arasındaki temel farklılık suçun manevi unsurundan kaynaklanmaktadır. Zira kasten insan öldürme suçundan manevi unsur kast iken bilinçli taksirle insan öldürme suçunda manevi unsur bilinçli taksirdir. Bilinçli taksirde fail, ölüm neticesine yönelik olarak doğrudan kast ya da olası kast ile hareket etmemektedir. Fail, objektif özen yükümlülüğüne aykırı hareket ederek öngörülebilir ve önlenebilir bir ölümün neticesinden sorumlu tutulmaktadır. Gerçekleşen trafik kazalarında da çoğunluk itibariyle sürücülerin gerekli özen yükümlülüğünü göstermeyerek kazaya sebebiyet verdiklerini görmekteyiz. Sonuç itibariyle, trafik kazalarında da korunan hukuki değer yaşama hakkıdır. Dolayısıyla gerekli dikkat ve özenin gösterilmemesi neticesinde insanlar hayatını kaybedebilmektedir. Temel itibariyle taksirin unsurları;

– Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması

– Dikkat ve özen yükümlülüğünün yerine getirilmemesi

– Hareketin bilerek ve istenerek yapılması

– Neticenin öngörülebilir olması

– Neticenin istenmemesi

– Hareket ile netice arasında nedensellik bağının bulunmasıdır.

Objektif Dikkat ve Özen Yükümlülüğünün İhlali

Taksirle işlenebilen suçlar bakımından tipikliğin sübjektif unsurları önem arz etmektedir. Zira objektif dikkat ve özen yükümlülğünün ihlal edilmesi ilgili suçun gerçekleşmesine sebebiyet vermektedir. İçinde bulunduğumuz hukuk düzeni, kişiye belli durumlarda belli kurallara uyma, özen gösterme ve dikkat etme görevi yüklemiştir. Günümüzde genel olarak, taksirli suç denildiğinde, öngörülebilen; ancak, özen yükümlülüğünün ihlal edilmesi suretiyle işlenen suçlar anlaşılmaktadır. Burada önemle belirmek gerekir ki gerekli dikkat ve özen yükümlülüğünün salt kanun kurallarını bilmekten kaynakalndığını ifade etmek yerinde olmayacaktır. Örneğin Karayolları Trafik Kanununda öngörülen hız kurallı, dönüş kuralları, geçme kuralları, duraklama ve park etme yasakları gibi kurallar tehlikeden kaçınma konusunda uzun deneyimler sonucu ortaya çıkmış olan kurallar olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla “Kırmızı ışıkta geçmenin yasak olduğunu bilmiyordum” gibi kanunu bilmemekten kaynaklı anlamsız gerekçelere sığınarak cezai sorumluluktan kaçmak mümkün değildir. Sonuç olarak, objektif dikkat ve özen yükümlülüğünün mutlaka yazılı davranış normlarından kaynaklanması gerekmeyip asgari düzeydeki dikkat ve özenin genel hayat tecrübesinden de çıkarılması mümkündür.

Ölüm Neticesinin Öngörülebilir Olması

Trafik kazaları sonucunda taksirle öldürme suçu nedeniyle cezai sorumluluğun doğabilmesi bakımından ölüm neticesinin öngörülebilir olması gerekmektedir. Yukarıda belirtmiş olduğumuz dikkat ve özen yükümlülüğü ile ölüm neticisenin öngörülebilir olmasında sıkı bir kolerasyon bulunmaktadır. Objektif olarak öngörülemeyen netice için faile sorumluluk yüklenebilmesi hukuka uygun olmayacaktır.

Ölümlü Trafik Kazalarında Cezai Sorumluluk:

Ölümlü trafik kazalarının en önemli sonuçlarından biri de doğurmuş olduğu cezai sorumluluklardır. Trafik kazalarında cezai sorumluluk hükümleri temel itibariyle Karayolları Trafik Kanununda düzenlenmiştir. Karayolları Trafik Kanununda düzenlenen ceza türleri adli para cezaları olarak karşımıza çıkmaktadır. Trafik kazalarının yaralanma ve ölümle sonuçlanması halinde hapis cezaları karşımıza çıkacaktır. Hapis cezası adli para cezasına göre daha ağır bir yaptırım türüdür. Ölümlü ya da yaralanmalı trafik kazalarının yaptırımları Türk Ceza Kanunu çerçevesinde hüküm bulacaktır.

Ölümlü Trafik Kazası Davası Nerede Açılır?

Ölümlü trafik kazalarında en çok merak edilen hususlardan biri de hangi mahkemenin görevli olduğudur. Ölümlü trafik kazası davasında görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesidir. Çeşitli hallerin varlığında bu mahkeme Ağır Ceza Mahkemesi de olabilmektedir.

Destekten Yoksun Kalma Tazminatı

Destekten yoksun kalma kavramı halk dilinde “kan parası” ile ifade edilerek hukuken bir anlam ifade etmemektedir. Destekten yoksun kalma ölenin zararı değil, ölen kişinin desteğinden yoksun kalanların zararıdır. Destekten yoksun kalanlar kavramı temel itibariyle, ölen kişinin bakmakla yükümlü olduğu kişileri ifade etmektedir. Bunun yanı sıra ölen kişinin sağlığında destekte bulunduğu kimseler de bu grup içerisindedir.

Destekten yoksun kalma tazminatı, 6098 sayılı BK’nın 53/III. maddesinde düzenlenmiş olup; “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir” şeklinde hükme bağlanmıştır.
Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.

CategoryCivil law, Аttorneys
Write a comment:

*

Your email address will not be published.